Tarihsel Markalarımız Ve Hazin Sonları

Yaşadığım Bursa’da asırlar içinde oluşmuş markalar vardı. Bursa Bıçağı, Bursa Havlusu ve Bursa İpeği, Bursa Kadifesi, Mihalıç Peyniri…
Teknolojiye yenilmiş ama Bursa’ya otomotiv sanayini getirmiş at arabası yapımı gibi alanları saymıyorum.
Battaniye deyince aklımıza Tavşanlı gelirdi. Halılar kalitesine ve fiyatına göre tercih edilirdi. Demirci, Sındırgı, Yağcı Bedir…o yıllarda kullandığımız halılardı. Niğdelileri de unutmamak gerekir. Sırtlarına attıkları halılarla Türkiye’yi dolaşırlardı.
Yaşadığınız yerlerde de benzer markalar olduğuna eminim. Şile Bezi, Buldan Bezi, Kutnu, Rize Bezi…
İtalyan Modası, İtalyan ayakkabısı kavramına imreniyoruz. Akıllıca davranıp firma markaları dışında ülkelerini marka haline getiriyorlar.
Şaka gibi değil mi? Doğal markalarımızı yaşatmak yerine FİRMALAR MARKA olma hayali ile koşarken, yurt dışına marka tescili için çuval dolusu para harcadılar.
Yerelde ticaret odaları, borsalar, il genel meclisleri ve para kazandıkça yerel markaların yok olmasını umursamadılar. Korumak akıllarına bile gelmedi. Bu markaları yaşatıp yurt içine, yurt dışına pazarlamayı hayal bile edecek kapasiteleri bile yoktu.
Günümüzde bile yapılacak çok şey var. Ama bunu yapacak becerideki, bu işe gönül vermiş insanları bu işlerin başına getirilmez. Şu anda olduğu MIŞ’la durum geçiştirilir.
Yapılacak iş belli. Bu işin son ustaları ve çırakları maaşları ödenecek. El sanatlarını dünyaya pazarlayacak organizasyonlar kurulacak. Halk Eğitim Merkezleri bu alanda kurslar düzenleyecek.
Tabi bunlar kadar önemli olan şey Türkiye’nin imajı düzeltilecek…