ÇEVRE-GERİ DÖNÜŞÜM ve SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ALDATMACASI

Başlığa bakıp kızmayın. Konuşmacı olduğum bir toplantıda dinleyicilere İçinizde çevreci olanlar ellerini kaldırabilir mi diye sordum. Eller havaya kalktı. Sonra çevreci olmayanlar elini kaldırsın dedim. Bir tek ben elimi kaldırdım.
Daha sonra dinleyicilere, tek taş yüzükler, bilezikler, mücevherler, pahalı saatler, kolyeler takarak nasıl çevreci oluyorsunuz diye sordum? Tabi ki cevap veren olmadı.
Dostlar, geri dönüşüm için de büyük bir enerji harcanıyor ve her atık dönüştürülemiyor. Sözde medeni ülkeler çöplerini bir ara Karadeniz’e atıyorlardı. Ren ve Tuna nehirleri birbirlerine bağlandıktan sonra Tuna Nehri’ni atık kanalına çevirdiler. Karadeniz fiilen Batı ve doğu Avrupa’nın çöplüğü olma yolunda.
Geçmişte İtalyanlar çöplerini gemilere doldurup Karadeniz’e boşaltıyorlardı. Bazı variller Samsun sahillerine vurdu. Netice, mevcut hükümetler çöpleri İtalya’ya gönderemediler.
Avrupa plastik çöpünü bize gönderiyor. Çin almaktan vaz geçti. “Eyyyy…Avrupa” diye destur verenler bu konuda suskun. Ne kadar plastik dönüşüyor” derseniz bilemem. Sadece “Geri dönüşüm tesislerinde sık sık yangın haberi okuyoruz diye hatırlatayım.
Gelelim mucize olarak lanse edilen elektrikli arabalara, Bunların bataryaları için kullanılan nadir metaller dünya savaşına yol açacak.
Ya Bitcoin ve türevleri için harcanan enerji…
Dostlar, Edison’un ürettiği ampul hala YANIYOR. Ampul firmaları ampullere 1000 saat ömür koydular. Firmaların beyaz eşya ve elektronik cihazlar için koydukları ömür ON YIL. Oysa buzdolapları 20-30 yıl çalışıyordu. İlk küresel şirketler SÜRDÜRÜLEBİLİR şekilde bozulmaya ayarlanmış üretim yapmaya başladılar ve günümüzde de devam ediyorlar. Bunun içinde MODA ve MODEL kavramlarını kullanıyorlar. Eskiden medya ve filmleri kullanıyorlardı. Televizyon ve dijital çağ sayesinde dünya onların pazarı oldu. Tüketim çılgınlığı körüklendi. Tüketiyorsan varsın, markayla varsın anlayışı yerleştirildi.
Gelelim on yıl garantiye. Eskiden servisler bozulan cihazları tamir ederlerdi. Şimdi sizi yeni cihaz almaya teşvik ediyorlar. Tamir değil montaj yapıyorlar. Size öyle bir fiyat çekiyorlar ki mecburen yenisini alıyorsunuz.
Bir dostum beni Elektronikçi Hüseyin Usta ile tanıştırdı. Servislerin olmaz dediğini yapıyordu. Arızaları servisin beşte birine yapıyordu. Boş zamanlarını dükkânına bitişik olan kahvede geçiriyordu. 5 yıl önce maalesef dükkân inşaata verilince kapattı.
Tek değerin her ne pahasına olursa olsun para kazanmak olduğu toplumda Hüseyin ustalar kaldı mı? Bilmiyorum.
Dünya için en büyük tehlike bu? Ne dersiniz bu sürdürüleni tersine çevirmek için çaba sarf etsek.
Gelelim kafelere. Kafelerin sigara içme bölümünde oturanlara sorun, hepsi çevrecidir. Onlar sigara içecek diye göğü ısıtıyoruz. Oysa başta Paris Belediyesi başta olmak üzere bu tür ısıtmaları yasakladılar.
Çevreci olmak, dünyayı çocuklarımıza ve torunlarımıza bırakmak istiyorsak, çevreciliğin bir yaşam tarzı olduğunu ve Tek çözümün TÜKETMEMEK olduğunu anlasak.