İnsanoğlu yaşadığı evrenin sırlarını, varlığı sürecinde çözmeye çalışmıştır. Kah kanat takıp uçmaya , kah yer kürenin merkezine; ya da Ay’a, yıldızlara gitmeye çalışmış.
Günümüzde ise bilimin gelişmesi, bilim insanlarının öncülüğünde maddeyi oluşturan en küçük parçanın içinden, evrenin sonsuzluğuna seyahat ederek, hem evrenin sırlarını keşfetmeye çalışıyor, hem de bu yolla yeni keşifler yapıyor… İşte bu kadar büyük düşünen insanlar var dünyamızda. Nerede mi? Onlar parçacık Fiziği ile uğraşan fizikçiler. Dünyanın her köşesinde ve az da olsa ülkemizde; ama en yoğun olarak İsviçre’nin Cenevre kentinde. Orada CERN(European Organization For Nuclear Research) (Türkçesi: ANAM Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) adlı uluslararası kurumda birlikteler.
CERN, içine girildiğinde “anam, anam” diyecek kadar muhteşem. Çünkü, belki de insanoğlunun hayal gücünü zorlayan karmaşıklıkta büyük bir proje. Yerin 100 metre altında 27 kilometre uzunluğunda dairesel biçimde tasarlanmış, yine akıl almayacak boyutta elektrik devreleri ve bilgi işlem tesislerinin bulunduğu bir ortamda, bilim insanları yaptıkları deneylerle evrenin sırlarını çözmeye çalışıyorlar. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (Large Hadron Collıder – LHC) adı verilen ve dairesel bir kesitte oluşan tesisin içindeki bir kol çapı büyüklüğü alanda ışık hızına ulaştırdıkları madde parçacıklarını çarpıştırarak elde ettikleri enerjiyi gözlemleyip, evrenin oluşumunu inceliyorlar.
Bu deneyleri yaparken sadece meraklarını gidermekle kalmıyorlar, ilginç ve faydalı başka yan sonuçlara da ulaşıyorlar. Örneğin, günümüzün en büyük bilgi alışveriş merkezi olan www (World Wide Web) CERN’de geliştirilmiş. Hastalık tanısında kullanılan PET görüntüleme, MR, ayrıca kanser tedavisinde kullanılan radyoterapi yöntemleri hep CERN deneylerinin topluma armağanı.
CERN’e kısa süreli seyahatimize sevgili dost Şükrü Sekmen ile birlikte gittik. Orada bize iki Türk bilim insanı destek verdi. Bunlardan Dr. Sezen Sekmen, ilkokulu Bursa’da, orta eğitimi İstanbul Koç Lisesi’nde aldıktan sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fizik bölümünde lisans, yüksek lisans ve doktora yapmış. Doktora sonrasında Amerika ve CERN için çalışmış. Şimdilerde Güney Kore bu kızımıza sahip çıkmış, onun çalışmalarından faydalanıyor…
Diğer ülkedaşımız ise Dr. Gökhan Ünel. Saint Joseph Lisesi’nden sonra Boğaziçi Üniversitesi’nden aynı zamanda Elektrik-Elektronik Mühendisliği ve Fizik bölümlerinden çift ana dalda diplomalı. Sonra Boğaziçi’nde devam ederek yüksek lisans ve doktorasını tamamlıyor. Kendisi Türkiye’de yapılan eğitimin standardının yeterli olabileceğini ve doktora için yurt dışı arayışlara anlam veremediğini söylüyor. Doktoradan sonra CERN ve Amerika’da çeşitli deneylerin tasarımında çalışan Ünel, son 11 yıldır Kaliforniya Üniversitesi adına CERN’de görev yapıyor.
Dr. Ünel sohbetimizde bize düşündürücü bilgiler aktarıyor: “Biz bugüne kadar Yüksek Enerji Fiziği ile dünyayı değiştirebileceğimizi Türkiye’de üst düzey yöneticilere anlatmaya çalıştık; ancak maalesef başarılı olamadık. Deneylerin bilimsel öneminin çok büyük olmasının yanında CERN ayrıca uygulamaya yönelik projeleri ihaleye çıkarıyor, bunlar bilimsel ve teknolojik ilerlemeye büyük katkı sağlar” diyor ve şu ilginç örneği veriyor: “Güneş enerjisi panelleri için CERN’de geliştirilen bir teknolojiyi İspanyollar bir konsorsiyum ile alıp seri üreterek sonrasında Cenevre Havaalanı’na sattılar. Bu teknoloji ile hem enerji üretimi yapılıyor hem de ısı tasarrufu sağlanıyor”.
Bahsettiği bir diğer konu ise doğaya, çevreye büyük yarar sağlayabilecek bir teknoloji ile ilgili. CERN deneylerinde kullanılan parçacık hızlandırıcıları ilkeleri ile çalışan hızlandırıcılar , oluşturulan elektron demetleriyle baca gazları temizleniyor. Üstelik bu işlem sonucunda baca gazlarından gübre elde ediliyor. Elektron demeti yöntemi ile elde edilen gübrenin özellikle orta Avrupa ülkelerinde tarımda yaygın olarak kullanıldığını ve yüksek verim alındığını vurguluyor.
Ünel ve Sekmen CERN’de 2012 yılında Higgs bosonu adlı yeni parçacığı keşfeden Büyük Hadron Çarpıştırıcısı deneyinde sürdürdükleri çalışmaların dışında gönüllü olarak Türkiye’de de parçacık fiziği çalışmaları ve eğitimleri gerçekleştiriyorlar. Ünel heyecan ile bize Ankara’da TAEK Sarayköy Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi desteği ile inşa ettiği tamamen Türk tasarımı ve üretimi olan proton hızlandırıcısını anlatıyor. Türünün ülkemizdeki ilk çalışan örneği olacak bu projede çeşitli Türk üniversitelerinden gelen yaklaşık 20 kişilik bir fizikçi-mühendis grubu çalışıyor. Ünel, “Türkiye’de özellikle tıp alanında kullanılan 200 kadar hızlandırıcı var ve bunların hepsi dışarıdan alınıyor. Bu teknolojiyi ülkemizde tasarlamak, üretmek ve geliştirmek bize bilimsel ve maddi ciddi katkı sağlayacak“ diye devam ediyor.
Sekmen ise yürüttükleri eğitim çalışmalarını anlatıyor: “2015 Şubat ayında Anadolu Üniversitesi ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi desteği ile düzenleyeceğimiz okulda gelecek nesil parçacık ve hızlandırıcı fizikçileri ile bir araya geleceğiz ve deney tasarımından veri çözümlemesine birçok konuda gece-gündüz birlikte çalışacağız” diyor. Bunun yanı sıra her yıl 70 kadar bilime meraklı ve ilgili Türk öğretmeni CERN’de ağırlayarak orada gerçekleşen bilim ve teknoloji hakkında eğitiyorlar. “Burada bilim heyecanını tadan öğretmenlerin geri dönünce öğrendiklerini öğrencilerine, meslektaşlarına ve tüm meraklılara aktarmak için uğraşmaları bizi çok sevindiriyor” diye devam ediyor sonra. Ama yazık ki bütün bunlar kişisel imkanlarla, devlet desteği olmadan gerçekleşiyor.
Burada yakından tanıdığım ve her an ülkesi için çalışan bu iki bilim insanımız gibi dünyanın başka yerlerinde de benzer şekilde emek veren birçok insanımız var. Onlar ülkemizce değerlendirilmeyi bekliyorlar, ama bu gerçekleşmediği için birçoğu yabancı ülkeler tarafından değerlendiriliyor ve yarattıkları bilimsel katkılar yabancı ülkeler tarafından kullanılıyor. Bu insanlarımızdan faydalanabilirsek kuyruklu yıldıza beş yüz milyon km kat edip inen kapsülü hayranlık ve gıpta ile izlemek yerine, onun oraya inmesini biz gerçekleştirebiliriz.
Biz de, kısa fakat insanın hayata bakış açısını değiştirecek seyahatimizdeki bu olağanüstü insanların yaptıkları çalışmaları gördüğümüzde: “Niçin onlardan yeteri kadar faydalanamıyoruz?” diye düşünmeden edemiyoruz.
Belki bu yazı okunduğunda, enerji konusunda ülkemizin bunca ihtiyaç duyduğu bir zamanda, onları, hiç olmazsa bazı konferanslar için çağırırlar. Bunu, öncelikle Bursa Sanayi ve Ticaret Odamızdan beklemenin doğal olduğunu düşünüyorum.
Not: Yazıda Dr. S. Sekmen ve Dr. G. Ünel’in onayı ve desteği alınmıştır.
Mümin Ceyhan